Büyüdükçe Değişen Hayvanlar



Büyüdükçe Değişen Hayvanlar
İnsanlarda olduğu gibi hayvanlardada bir hayat döngüsü vardır.
Hayvanlar,beslenme,çoğalma şekli ve yavru bakımı açılarından farklılık gösterir.
Hayvanlarda hayat döngüsü,döllenme ile başlar.(Yumurta ve sperm birleşir ZİGOT oluşur.)
ZİGOT-----EMBRİYO------Yeni CANLI
Canlılarda 2 çeşit döllenme görülür

İÇ DÖLLENME

ØErkek bireyin ürettiği spermler dişi bireyin üreme kanalına bırakılır.Döllenme dişi bireyin vücüdu içinde gerçekleşir.İç döllenme;
ØSürüngenler(Timsah,Kaplumbağa,yılan,kertenkele gibi)

DIŞ DÖLLENME
ØSuda yaşayan canlıların çoğu yumurta ve spermlerini suya bırakır ,döllenme vücut dışında ,suda gerçekleşir.Dış döllenme;
ØBalıklarda ve

Kurbağalarda görülür
ØDış döllenmede çevre faktörlerinin olumsuz etkilerine karşılık çok sayıda yumurta ve sperm üretilir. Böylece döllenme şansı artmış olur.
ØHayvanlarda yaşam ortamları farklı olduğu için üreme ve gelişmede farklı şekillerde gerçekleşir.Buna bazı örnekler verelim.
Balıklar;(hamsi,kefal,lüfer,mezgit gibi..)
Ø yumurtlayarak çoğalır
ØDış döllenme ve dış gelişme görülür
ØYavrularına bakım yapmaz ve ilgi göstermezler
ØDış döllenmede çevre faktörlerinin olumsuz etkilerine karşılık çok sayıda yumurta ve sperm üretilir. Böylece döllenme şansı artmış olur.
ØHayvanlarda yaşam ortamları farklı olduğu için üreme ve gelişmede farklı şekillerde gerçekleşir.Buna bazı örnekler verelim.
Balıklar;(hamsi,kefal,lüfer,mezgit gibi..)
Ø yumurtlayarak çoğalır
ØDış döllenme ve dış gelişme görülür
ØYavrularına bakım yapmaz ve ilgi göstermezler

Kuşlar;(tavuk, kaz, ördek, atmaca,kartal gibi)
ØYumurtlayarak çoğalır
Øİç döllenme,dış gelişim görülür
ØYumurtaların üzerine kuluçkaya yatar
ØYavrularına ilgi gösterir,korur,besler
Memeliler;(at,eşek,koyun,kedi,deve,yarasa sincap,fok,balina,yunus gibi..)
ØDoğurarak çoğalır
Øİç döllenme ve iç gelişim görülür
ØYavrularına ilgi gösterir,korur,besler

BAŞKALAŞIM(METAMORFOZ)
ØBazı hayvanlar dünyaya geldiklerinde ana canlıya benzerken bazıları benzemez.Bu canlılar bazı değişimler geçirdikten sonra ana canlıya benzer.
ØKelebek,kurbağa gibi bazı hayvanların yumurtadan çıktıktan sonra yapısal değişikliklere uğrayarak ana canlıya benzer hale gelmesine BAŞKALAŞIM denir

Øİribaşlar balığa benzer ,yüzmesini sağlayan kuyruğu ve sudaki oksijeni alarak solunum yapmasını sağlayan solungaçları vardır.
ØZamanla iribaşın ön ve arka ayakları (üyeleri) oluşmaya ,kuyruğu yok olmaya başlar.Ayrıca solungaçların yerini akciğerler alır ve kurbağa artık karada yaşayabilecek hale gelir.

Kurtuluş Savaşı Öncesi Yapılan Hazırlıklar ve Kongrelerde Alınan Kararlar


» Kurtuluş Savaşı Hazırlık Dönemi 



13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelen Mustafa Kemal siyasi yollarla mücadele etmek, bir hükümet kurmak ve kurulacak hükümette bakan olabilmek için çalışmıştır. Baskı altındaki İstanbul’da amacına ulaşamayacağını anlayınca Anadolu’ya geçmek ve milli mücadeleyi başlatmak istemiştir.
Kurtuluş Çareleri :
Aydınlar arasında vatanın kurtuluşu için şu görüşler ileri sürülmüştür:

- Amerikan mandasına girmek
- İngiliz mandasına girmek
- Bölgesel kurtuluş gerçekleştirmek
- Milli iradeye dayalı, tam bağımsız yeni bir devlet kurmak



MUSTAFA KEMAL’İN SAMSUN’A ÇIKMASI
(19 MAYIS 1919)
Samsun çevresindeki Türkler’in silahlanmasını ve teşkilatlanmasını engellemek için 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Samsun’a gönderilmiştir. Samsunda yayınladığı raporda Rumlar’ın siyasi emellerinden vazgeçmeleri halinde karışıklığın kendiliğinden sona ereceğini belirtmiştir.
Not : 19 Mayıs 1919 Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı kabul edilmektedir.



HAVZA GENELGESİ (28 MAYIS 1919)
Mustafa Kemal daha güvenli bir bölge olan Havza’ya gitmiş, orada halkı bilinçlendirmek ve işgallere karşı tepkisini artırmak için bir genelge yayınlamıştır. Buna göre,

- İşgallere karşı mitingler düzenlenecek
- İtilaf devletleri temsilcilerine ve İstanbul Hükümeti’ne işgalleri kınayıcı telgraflar çekilecek
- Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri yaygınlaştırılacak
- İşgallerin ciddiyeti halka anlatılacak
- Bütün bunlar yapılırken azınlıklara iyi davranılacak

Genelge etkili olmuş, ilk önce Havza’da daha sonra başta İstanbul olmak üzere birçok bölgede mitingler düzenlenmiştir. Mustafa Kemal Harbiye Nezareti tarafından İstanbul’a çağrılmışsa da dönmemiş, Amasya’ya hareket etmiştir.



AMASYA GENELGESİ (22 HAZİRAN 1919)


Kurtuluş Savaşı'nın;amacını,gerekçesini ve yöntemini ortaya koyan bir ihtilal bildirgesidir.
Mustafa kemal milli birliği gerçekleştirmek ve Kurtuluş Savaşı’na çağrıda bulunmak amacıyla çeşitli komutanların da imza ve desteğini alarak Amasya’da yeni bir genelge yayınlamıştır. (Ali Fuat, Kazım Karabekir vs.)

Buna göre ;
- Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir. (Kurtuluş Savaşı’nın gerekçesidir)
- İstanbul hükümeti üzerine aldığı vazifenin gereğini yerine getirmemekte, bu da milletimizi yok göstermektedir.
- Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. (Kurtuluş Savaşı’nın amaç ve yöntemi)
- Milletin haklarını tüm dünyaya duyuracak bir kurul toplanmalıdır. (Temsil heyetinden bahsediliyor.)
- Her bakımdan güvenli bir bölge olan Sivas’ta milli bir kongre toplanmalıdır. (Davet)
- Bunun için yurdun her yanında 3 delege seçilmeli, seçimlerin yapılmadığı yerde halkın güvenini kazanmış 3 kişi belirlenip derhal yola çıkarılmalıdır.
- Delegelerin belirlenmesinde, Müdafa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetleri ve belediyeler görevlendirilmiştir. (Böylece kurtuluş savaşını yayma ve millete maletme hedeflenmiştir).
- Bütün bu işler büyük bir gizlilik içinde yapılmalı ve milli bir sır olarak saklanmalıdır.
- 10 Temmuz’da Erzurum’da doğu illeri adına bir kongre toplanacaktır.

Not-1: Türk inkılabının ihtilal safhası başlamıştır. İlk kez millet egemenliğine dayalı bir yönetim kurulacağından bahsedilmiştir.

Not- 2: Halk milli mücadeleye davet edilmiştir.

Not-3: Sivas Kongresi’ne çağrı yapılmış, Erzurum Kongresi’nin toplanacağı duyurulmuştur.

Not-4 : Mustafa Kemal’in Amasya Genelgesi ile yetkilerini aşması önce İstanbul Hükümeti tarafından daha sonra padişah tarafından geri çağrılmasına sebep olmuş, Mustafa Kemal, 7-8 Temmuz gecesi askerlikten istifa etmiştir.



ERZURUM KONGRESİ
(23 TEMMUZ – 7 AĞUSTOS 1919)
Erzurum’da 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa Mustafa Kemal’e destek vermiş, Erzurum Kongresi’ne katılmasını ve başkan seçilmesini sağlamıştır. Kongrede çok önemli kararlar alınmıştır.
- Milli sınırlar içerisinde vatan bir bütündür parçalanamaz. (Misak-ı Milli’ye temel teşkil etmiştir.)
- İşgallere karşı topyekün savunmaya geçilecektir.
- Osmanlı hükümeti vatanın bütünlüğünü koruyamazsa geçici bir hükümet kurulacak, bu hükümet üyeleri milli kongre tarafından seçilecek, milli kongre toplanana kadar hükümet görevi yapacak olan temsil heyeti oluşturulacaktır.
- Milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi hakim kılmak esastır.

- Azınlıklara milli birliğimizi ve sosyal dengemizi bozacak haklar verilemez.
- Manda ve himaye kabul edilemez. (ilk kez reddedilmiştir.)
- Osmanlı Mebusan Meclisi’nin bir an önce toplanmasına çalışılacaktır.
- Doğu Anadolu’daki cemiyetler, Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir.

Not-1: Toplanışı yönüyle bölgesel, kararları yönüyle millidir.
Not-2 : İhtilal özelliği belirgindir.
Not-3 : Sivas Kongresi’nin ve Misak-ı Milli’nin temelini oluşturmuştur.
Not-4 : Erzurum Kongresi’ni toplayan Doğu Anadolu’daki müdafaa-i hukuk cemiyetleri Türklerin bölgeden izinsiz göçünü yasakladıkları gibi kültürel faaliyetlere de önem vermişlerdir.



BALIKESİR VE ALAŞEHİR KONGRELERİ
(26-31 TEMMUZ) (16 – 25 AĞUSTOS 1919)
Batı Anadolu’da Yunanlılar’a karşı elde edilen bazı başarılar birliklerimizin desteklenmesi düşüncesini doğurmuştur. Bu amaçla Edirne, Balıkesir, Alaşehir ve Nazilli’de kongreler toplanmıştır.
Balıkesir Kongresi Kararları :
- Yunanlılar’a karşı mücadele devam ettiği sürece seferberlik vardır.
- İdareyi tek elden sağlamak için merkez heyeti kurulacaktır.
- Sancaklarda ve kazalarda levazım birlikleri oluşturulacaktır.
- Ayvalık kıyılarından başlayan Soma, Akhisar, Salihli, Nazilli kasabalarından geçen bir hat üzerinde Batı cephesi oluşturulmuştur. (Kurtuluş Savaşı’nın ilk cephesi)

Not-1 : Erzurum Kongresi kararlarından habersizdir.
Not-2 : Bölgeseldir.
Not-3 : Alaşehir Kongresi’nde Balıkesir Kongresi kararları onaylanmıştır.



SİVAS KONGRESİ (4-11 EYLÜL 1919)
Amasya Genelgesi’nde toplanması istenilen Sivas Kongresi yurdun her yerinden gelen delegelerin katılımıyla toplanmıştır. İtilaf devletlerinin Sivas’ı işgal etme tehdidi ve Elazığ Valisi Ali Galip’in kongreyi basma girişimi sonuç vermemiştir. Kongrede Mustafa Kemal’in başkanlığı, manda fikri ve Erzurum Kongresi kararları tartışılmıştır.

Alınan Kararlar :
- Erzurum Kongresi kararları kabul edilmiş, bazı konularda değişiklik yapılmıştır.

* “ Temsil Heyeti, Doğu Anadolu’yu temsil eder.” cümlesi “ Temsil Heyeti bütün vatanı temsil eder.” Şeklinde değiştirilmiştir.
*Bütün cemiyetler “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirilmiştir.

- Manda ve himaye kesin olarak reddedilmiştir.
- İrade-i Milliye adıyla bir gazete çıkarılmalıdır.
- Mebusan Meclisi’nin açılması için yapılan çalışmalar hızlandırılacaktır.
- Yurdun bölünmesi düşünen, Ermeni ve Rum devleti kurmayı amaçlayan cemiyetlerin çalışmalarına izin verilemez.

Özellikleri :
- Toplanması ve aldığı kararlar yönüyle millidir.
- Mustafa Kemal’in güç ve otoritesi artmış milli bir lider olarak ortaya çıkmıştır.
- Kurtuluş Savaşı bütün vatana yayılmış, millete mal edilmiştir.
- Sivas Kongresi’nde Ali Fuat Paşa Batı Cephesi Komutanlığı’na getirilmiş, böylece Temsil Heyeti yürütme gücünü ilk kez kullanmıştır.

Sonuçları :
- Mustafa Kemal İstanbul ile haberleşmeme emrini vermiştir.
- Padişahtan Mebusan Meclisi’nin bir an önce toplanmasını ve Damat Ferit’in istifa etmesini istemiştir.
- Anadolu’daki gelişmeleri önleyemeyen Damat Ferit Paşa istifa etmiş ve yerine Ali Rıza Paşa kabinesi kurulmuştur.

Not : Temsil Heyeti’nin ilk siyasi başarısı Damat Ferit’in istifasıdır.

- Vatansever bir kişi olan Ali Rıza Paşa milli mücadelecilerle iyi geçinmeye çalışmış, gönderdiği temsilcilerle Amasya Görüşmeleri’ni yapmıştır.



AMASYA GÖRÜŞMELERİ (20-22 EKİM 1919)
Ali Rıza Paşa Bahriye Nazırı Salih Paşa’yı Amasya’ya göndermiş, Temsil heyeti ile 3 gün süren görüşmeler sonunda Salih Paşa, ileri sürülen konuları şahsen kabul etmiş, İstanbul Hükümeti’ne de kabul ettirmeye çalışacağını belirtmiştir. Görüşülen konular :
- Vatanın bütünlüğü, işgallere izin verilmemesi gerektiği
- Mebusan Meclisi’nin İstanbul dışında, güvenli bir bölgede toplanması
- Temsil heyetinin haberi olmadan düşmanla barış görüşmelerine gidilmemesi
- Azınlıklara dengeyi bozucu imtiyazlar verilmemesi

İstanbul Hükümeti meclisin toplanması dışındaki konulara sıcak bakmamıştır.

Not : Temsil heyeti böylece ilk kez İstanbul Hükümeti tarafından tanınmış olmaktadır.

TEMSİL HEYETİ’NİN ANKARA’YA GELİŞİ (27 ARALIK 1919) :
Mustafa Kemal meclisin İstanbul dışında toplanmasını istemişse de arkadaşları bile mevcut kanunlara göre bunun mümkün olmadığını belirtince ısrarlı olmamış, seçimlerin yapılmasını beklemeye başlamıştır. Bu arada Temsil heyeti’nin merkezi Ankara’ya taşınmıştır. Bunun sebepleri :

- Ulaşım ve haberleşme yönünden elverişli olması
- Coğrafi konumunun uygunluğu
- Batı cephesine yakınlığı
- Güvenli bir bölge olması
- İstanbul’daki meclisin çalışmalarının daha yakından takip edilebilmesi



SON OSMANLI MEBUSAN MECLİSİ’NİN TOPLANMASI
(19 OCAK 1920)
Seçimler hiçbir müdahale olmadan yapılmış ve genellikle Müdafaa-i Hukuk taraftarları kazanmıştır.
Mustafa Kemal görüşmelere katılacak arkadaşlarından bazı önemli isteklerde bulunmuştur.

- Kendisinin meclis başkanı seçilmesi (Böylece meclis başkanı sıfatıyla, meclisin dağıtılması durumunda, yeni bir meclis toplayabilecektir.)
- Müdafaa-i Hukuk adlı bir grup oluşturmaları
- Misak-ı Milli kararlarının kabul edilmesi

Not : İstanbul’daki padişah taraftarlığı havasından etkilenen mebuslar fikirlerini değiştirmişler, Mustafa Kemal başkan seçilmemiş, Felah-ı Vatan adlı bir grup oluşturulmuş, fakat Misak-ı Milli kararları kabul ve ilan edilmiştir.



MİSAK-I MİLLİ (28 OCAK 1920)
- Mondros imzalandığı tarihteki sınırlar milli sınırlarımızdır. Bu sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür.
- Mondros’tan önce işgal edilmiş olan üç bölgede ise halk oylamasına gidilecektir.

* Kars, Ardahan, Batum
* Batı Trakya
* Arapların yaşadığı bölgeler

- İstanbul, Marmara ve Halife’nin güvenliğinin sağlanması şartıyla Boğazlar’dan geçiş serbest olacaktır.
- Azınlıklara tanınan haklar, komşu devletlerdeki Türkler’e tanınan haklar kadar olacaktır.
- Siyasi, adli ve ekonomik bağımsızlığımızı kısıtlayıcı ayrıcalıkların varlığı kabul edilemez.

(Dış borçların ödenmesi de bununla ilgilidir.)

Önemi :

- Yeni kurulacak Türk devletinin sınırlarını tespit etmiştir.
- Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarına dayanır.
- Son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nce belirlenmiş, ilk TBMM tarafından gerçekleştirilmiştir.
- Kabul edilebilecek askeri şartları içerdiğinden bir barış programı niteliğindedir.
- Wilson ilkeleri esas alınmıştır.

Sonuçları :

- Seçimlerin yapılmasına ve meclisin çalışmalarına müdahale etmeyen itilaf devletleri, Misak-ı Milli’nin ilanını büyük bir şaşkınlık ve öfke ile karşılamışlardır.
- İstanbul Hükümeti’ne baskı yapmışlar, Ali Rıza Paşa istifa etmiş, Salih Paşa hükümeti kurulmuştur.
- İstanbul’u işgal etmişlerdir. (16 Mart 1920) Böylece Osmanlı Devleti bir kez daha fiilen sona ermiştir.
- Meclis dağıtılmış, üyelerinin bir kısmı tutuklanıp sürgün edilmiştir.

- Mebusların bir kısmı Anadolu’ya kaçarak Milli Mücadele’nin kadro yönüyle güçlenmesini sağlamışlardır.
- İstanbul’un işgalini kınayan ve baskılara rağmen Milli Mücadele’ye karşı olduğunu bildirmeyen Salih Paşa istifa etmek zorunda kalmıştır. Damat Ferit Paşa yeniden hükümeti kurmuştur.
- Böylece Temsil Heyeti ile İstanbul Hükümeti arasında başlayan yakınlaşma tekrar gerilimli bir hale dönmüştür.
- Mustafa Kemal kurtuluş hareketinin padişah ve halifenin de kurtuluşunu amaçladığını belirtmiştir.

Not : Böylece milli birlik ve bütünlüğün sağlanmasına çalışılmıştır.

- Anadolu’da yeni bir meclisin toplanması tartışmasız kabul edilir hale gelmiştir.



İLK TBMM (23 NİSAN 1920)
İstanbul’daki gelişmeleri yakından takip eden Mustafa Kemal 19 Mart’ta yayınladığı bir genelgeyle bütün yurtta seçimler yapılmasını ve Ankara’da yeni bir meclis toplanmasını istemiştir. Buna göre TBMM, 23 Nisan 1920’de Sinop mebusu Şerif Bey’in başkanlığında toplanmıştır. İstanbul’dan kaçan Mebusan Meclisi üyeleri de TBMM’ye kabul edilmiştir.
Not : Böylece Milli İradeye saygı gösterilmiş, milli birlik ve bütünlüğün sağlanmasına çalışılmıştır.

Alınan İlk Kararlar :

- Yeni bir hükümet kurmak zorunludur.
- Geçici bir hükümeti tanımak veya padişah kaymakamı atamak doğru değildir. (Meclisin bağımsızlığını ve devamlılığını sağlamak amaçlanmıştır.)
- TBMM’nin üzerinde hiçbir güç yoktur.
- Yasama, yürütme yetkileri, (güçler birliği ilkesi) meclise aittir. (İşlerin hızlı yürümesi için böyle bir karar alınmıştır.)
- Hükümetin üyeleri meclis içerisinden seçilir. Meclis başkanı hükümetin de başkanıdır.

- Padişah ve halife baskı ve zorlamadan kurtulduğu zaman meclisin aldığı karara göre uygun olan yerini alır.

Yorumlar :

- Amacı Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmek ve vatanı düşman işgalinden kurtarmak olan kişilerden (idealistlerden) kurulmuştur.
- Kurtuluştan sonra yapılacak inkılaplar bu meclisin gündemini oluşturmayacaktır.
- Bu meclisin gerçekleştirdiği tek inkılap saltanatın kaldırılmasıdır.
- Meclisteki subaylar askerlik mesleğini de beraber yürütmüşlerdir. (Meclisle,cephelerin irtibatını sağlamak için)
- TBMM’ye karşı çıkan isyanlara karşı 29 Nisan 1920’de Hıyanet-i Vataniye kanunu çıkarılmıştır.

- İstiklal mahkemeleri vasıtasıyla yargı gücünü kullanmıştır.
- Olağanüstü yetkilere sahip, sert tedbirler alan ihtilalci bir meclistir.
- 20 Ocak 1921’de Teşkilat-ı Esasiye adıyla ilk anayasa hazırlanmıştır.
- Kurucu meclis özelliği taşımasına rağmen, “Olağanüstü yetkilere sahip meclis” adıyla açılmıştır.
- Meclis hükümeti sistemi benimsenerek işlerin hızlı yürümesi ve meclis ile hükümetin uyum içinde çalışması sağlanmıştır.



TBMM’YE KARŞI ÇIKAN İSYANLAR
Nedenleri :
- İtilaf devletlerinin denetimlerini devam ettirebilmek amacıyla boğazların çevresinde tampon bölgeler oluşturmak istemeleri
- Şeyhülislamdan alınan fetva ile Kuvay-ı Milliyeciler’in dinsiz ilan edilmesi.
- Yapılan gıyabi yargılamada Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında idam kararı çıkarılması
- Milli mücadelecilerin bolşeviklikle veya ittihatçılıkla suçlanmaları
- Bütün bu suçlamaların İngiliz uçaklarıyla halka ulaştırılması

- Bazı zengin ve nüfuz sahibi kişilerin çıkarlarını korumak istemeleri
- Azınlıkların bağımsız devlet kurma amaçları
- Bazı Kuvay-ı Milliyeciler’in halka baskı yapması
- Bazı Kuvay-ı Milliyeciler’in düzenli orduya katılmak istememeleri
* İstanbul Hükümeti’nin Çıkardığı İsyanlar :

Anzavur İsyanı : Balıkesir çevresinde iki kez isyan etmiş, Çerkez Ethem kuvvetlerince bastırılmıştır.

Kuvay-ı İnzibatiye İsyanı (Halifelik ordusu) : Geyve, Adapazarı çevresinde faaliyet gösteren halifelik ordusu Ali Fuat Paşa birlikleri tarafından mağlup edilmiştir. Kuvay-ı İnzibatiye’nin bir kısmı Kuvay-ı Milliye safına katılmışlardır.

* İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri’nin Çıkardığı İsyanlar :

Bolu, Düzce, Hendek, Adapazarı İsyanları : İtilaf devletlerinin boğazlar çevresinde tampon bölgeler oluşturmak amacıyla çıkarttıkları isyanlardır. Ali Fuat Paşa ve Refet bey birlikleri tarafından bastırılmıştır.

Afyon İsyanı (Çopur Musa) : Askerleri firara teşvik eden bu isyanı Kuvay-ı Milliye birlikleri bastırmış, Çopur Musa Yunanlılar’a sığınmıştır.

Yozgat İsyanı : Çapanoğlu ailesi nüfuzlarını kaybetmek endişesiyle isyan etmiş, birliklerimizi uzun süre uğraştırmıştır. Çerkez Ethem kuvvetlerinin de yardımıyla bastırılmıştır.

Konya İsyanı : Delibaş Mehmet adında birisi isyan başlatmış, hükümet konağını basmış ve isyan genişlemiştir. Daha sonra Refet Bey tarafından isyan bastırılmıştır.

Milli Aşireti İsyanı : Urfa taraflarında Fransızlar tarafından kışkırtılan Milli Aşireti, Fransız ordusuyla beraber Kuvay-ı Milliyeciler’e karşı mücadele etmişse de başarılı olamamıştır.

Not : Ayrıca Bayburt’ta Şeyh Eşref İsyanı, Bozkır’da Zeynelabidin İsyanı, Diyarbakır’da Ali Batı İsyanı, Yenihan’da Postacı Nazım isyanı, Garzan’da Cemil Çeto İsyanı, Dersim çevresinde Koçkiri İsyanı gibi isyanlar çıkmıştır.

* Azınlıkların Çıkardığı İsyanlar :

Azınlıklar Wilson ilkelerine göre bulundukları bölgelerde bağımsız devletler kurabilmek için isyanlar çıkartmışlardır. İtilaf devletleri tarafından da desteklenen bu isyanlar Kurtuluş Savaşı’
nın kazanılmasıyla son bulmuştur.

Not : En son bastırılan isyan Karadeniz’den yardım alabilen Pontus Rumları’nın isyanıdır.

* Kuvay-ı Milliyeciler’in Çıkardığı İsyanlar :

Çerkez Ethem İsyanı : Emrindeki Kuvay-ı Seyyare adındaki kuvvetlerle Yunanlılar’a ve TBMM’ye karşı çıkan isyanların bastırılmasında önemli rol oynamıştır. Fakat düzenli orduya katılmak istemeyerek isyan etmiş, I. İnönü Savaşı’nın hemen sonrasında isyanı bastırılmış, Çerkez Ethem Yunanlılar’a sığınmıştır.

Demirci Mehmet Efe İsyanı : Demirci Mehmet Efe de düzenli orduya katılmayarak isyan etmiş, Ali Fuat Paşa tarafından isyanı bastırılmıştır.

TBMM’NİN ALDIĞI TEDBİRLER
- Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarılmıştır. (29 Nisan 1920)
- İstanbul Hükümeti ile bütün haberleşme kesilmiş, evraklar geri gönderilmiştir.
- Ankara müftüsü Rıfat Efendi’nin başkanlığında birçok alimin imzasını taşıyan karşı fetva yayınlanmıştır.
- Üyeleri milletvekillerinden oluşan İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur. (11 Eylül 1920)

Not : TBMM’nin yargı gücünü kullanmasına bir örnektir.

- Gezici “Nasihat Heyetleri” oluşturulmuştur.

İsyanların Sonuçları :

- Milli mücadelenin uzamasına ve kurtuluşun gecikmesine sebep olmuştur.
- Yunanlılar’ın ilerlemesine zemin hazırlamıştır.
- Boş yere kardeş kanı akıtılmış, cephane harcanmıştır.
- İsyanların bastırılmasıyla Anadolu’da TBMM’nin güç ve otoritesi artmıştır.


SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI (10 Ağustos 1920)
Diğer mağlup devletlerle yapılan barış antlaşmalarının şartları Paris Konferansı’nda belirlendiği halde Sevr’in şartları San Remo görüşmelerinde ortaya konmuştur. Bu gecikmenin sebebi :

- Osmanlı’yı paylaşma konusunda anlaşmaya varamamaları
- Geçen süre içerisinde daha fazla toprak işgal etmek istemeleri
- Bir ateşkes antlaşması olan Mondros’un bir barış antlaşması gibi hükümler taşıması

Sevr’deki görüşmelerde şartları çok ağır bulan Tevfik Paşa antlaşmayı imzalamayınca İngilizler’
in desteklediği Yunanlılar bir taraftan Edirne’yi diğer taraftan Balıkesir ve Bursa’yı işgal etmişlerdir. Bu gelişmeler üzerine saltanat şurası toplanmış ve Sevr’in imzalanmasına karar verilmiştir.

Kararlar :

- Osmanlı Devleti İstanbul ve Orta Anadolu’da küçük bir bölgeyle sınırlandırılacak
- Boğazlar Türkler’in dahil olmadığı bir komisyon tarafından idare edilecek
- Kapitülasyonlar en geniş şekli ile bütün devletlere tanınacak
- Azınlıklar vergi vermeyecek, askerlik yapmayacak
- Yunanlılar’a İzmir dahil Batı Anadolu ve Midye – Büyük Çekmece hattının batısında kalan bütün Doğu Trakya bırakılacak.
- İngilizler’e, Musul, Kerkük, Irak, Filistin ve Arabistan bırakılacak

- Fransızlar’a, Adana, Malatya, Sivas çevresi ve Suriye bırakılacak
- İtalyanlar’a, Antalya, Konya ve Güneybatı Anadolu’nun içlerine kadar olan bölgeler bırakılacak
- Doğu Anadolu’da iki yeni devlet kurulacak (Ermenistan, Kürdistan)
- 50000 kişi haricinde asker bulundurulmayacak, ağır silahlar edinilmeyecektir.

Not-1 : Antlaşmanın geçerli olabilmesi için meclis tarafından onaylanması gerekmiş, Mebusan Meclisi kapatıldığı için bu da mümkün olmamıştır. Bu yüzden Sevr Hukuki geçerliliği olmayan ölü doğmuş bir antlaşma olarak kalmıştır.

Not-2 : TBMM antlaşmayı onaylamamış onaylayanları da vatan haini ilan etmiştir.

Not-3 : Kurtuluş Savaşı sonrasında Sevr yerine Lozan Barışı imzalanmıştır

TÜKODER NE İŞ YAPAR?



TÜKODER, tüketici haklarının korunması, geliştirilmesi ve tüketicilerin kendilerini koruyabilmeleri için gerekli bilinç ve örgütlülük düzeyine ulaşabilmeleri amacı ile kurulmuş bir sivil toplum örgütüdür.

Politik ve ekonomik çıkarlara herhangi bir şekilde araç olmadan, kar amacı güden hiç bir kurum ve kuruluştan gelir elde etmeye yanaşmadan, yayın organlarında reklam almadan ve tüketiciyi herhangi bir ürüne yönlendirmeden, sadece üyelerinin gönüllü katkı ve katılımlarına dayanarak faaliyet gösteren TÜKODER tam bağımsız bir tüketici örgütüdür.

Henüz tüketici hakları kavramı Türk hukuk sistemine girmeden, 25 Ekim 1990 tarihinde kurulmuş olan TÜKODER, tüketici haklarının yasallaşmasında önemli roller üstlenmiştir.


Önemli Coğrafi Keşifler ve Keşif Tarihleri ve Keşfeden Kaşifler

ÖNEMLİ COĞRAFİ KEŞİFLER VE KEŞİF TARİHLERİ

Orta Çağın sonlarında Asya ve Avrupa’da yaşayan insanların diğer ana karaların, özellikle Amerika’nın varlığından haberleri yoktu. Coğrafya keşifleri sayesinde bu yerler tanındı. Bu keşiflerin gerçekleşmesi, pusulanın bulunması, denizlere dayanıklı gemilerin yapılmasıyla sağlandı. Yapılan coğrafî keşifler sayesinde, Avrupalılar dünyanın büyük bir kısmını tanımış oldu. Bu keşifler sonucu, ticaret yolları değişti. Hint deniz yolunun bulunmasından sonra Baharat ve İpek Yolu eski önemini kaybetti. Keşfedilen yerlere Avrupa’dan birçok insan göç etti. Böylece Avrupa kültür ve uygarlığı yeni yayılma alanları buldu. Ayrıca domates, patates, tütün gibi yeni bitki ve hayvan türleri bulundu. Dünya tarihinde ekonomik, sosyal, siyasal ve askerî açıdan önemli sonuçlar doğuran keşiflerden bazıları şunlardır:
900 Gunnbjorn Ulfsson Grönland’ı keşfetti.
990 Kızıl Erik, Grönland’da bir Viking sömürgesi kurdu.
1187 Çinli gezginler, Afrika’nın doğusundaki Zenzibar ve Madagaskar adalarına çıktılar.
1270 Marco Polo, Venedik’ten Çin’e doğru yola çıktı.
1325 İbn Battuta Arabistan’a yolculuk etti.
1492 Kristof Kolomb, İspanya’dan doğuya doğru yola çıktı. Daha sonra “Hint Adaları” sandığı Güney Amerika kıyılarına ulaştı.
1497 Vasco da Gama, Hindistan’a gitmek üzere Afrika’nın çevresini dolaşan bir yol izledi.
1519 Macellan, dünyanın çevresini dolaşmak üzere yola çıktı.
1569 Andres de Urdaneta, Büyük Okyanus’u aştı.
1700 William Dampier, Yeni Gine’nin kuzey kıyılarını keşfetti.
1769 James Cook, Endeavour adlı gemiyle Tahiti’ye yolculuk etti.
1770 Cook, Avustralya’nın Botany Körfezi’ne çıktı.
1772 Cook, ikinci yolculuğuna çıkmak üzere Plymouth’tan ayrıldı.
1774 Cook, Güney Kutup Dairesi’ni geçti.
1776 Cook, Kuzeybatı Geçidi’ni aramak üzere üçüncü yolculuğuna çıktı.
1779 Cook, daha sonra öldürüleceği Hawai Adaları’na doğru yol aldı.
1831 Charles Darwin, Beagle adlı gemiyle Güney Amerika’ya doğru yola çıktı.
1950 Challenger Il, keşif yolculuğuna başladı.
1953 Edmund Hillary ve Tenzing Norgay, Nepal/Tibet’teki Everest Dağı’na tırmandılar.
1960 Jacques Piccard, Büyük Okyanus’un tabanına indi.

ATATÜRKTEN GÜNÜMÜZE CUMHURBAŞKANLARININ İSİMLERİ VE GÖREV TARİHLERİ


Atatürk’ten GÜL'e ‘Cumhur’un Başkanları’

Çalışmada Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ten son Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL'e  kadar tüm cumhurbaşkanları mercek altına alındı. İşte bugüne kadar görev yapmış cumhurbaşkanları:

” - Mustafa Kemal Atatürk (29 Ekim 1923-10 Kasım 1938): 29 Ekim 1923 yılında cumhuriyetin ilanından hemen sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı olarak Mustafa Kemal Atatürk seçildi. 287 üyesi bulunan Meclis’teki oylamaya 158 kişi katıldı ve Ankara milletvekili Atatürk, oybirliğiyle cumhurbaşkanlığına getirildi. Cumhurbaşkanlığı makamının kurumsallaşmasında Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı tarzı önemli bir iz bıraktı. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda göstermiş olduğu başarıların etkisiyle yeni ve modern devletin kurucusu olması sıfatıyla Türk halkının topyekün sevgisini kazanmış gelmiş geçmiş tek liderdir. Bu nedenle cumhurun başkanı olmayı kelimenin tam anlamıyla gerçekleştirmiştir demek abartılı olmayacaktır. Atatürk’ün ölümünden sonra makamla ilgili bu beklenti sürecek ancak hiçbir cumhurbaşkanlığı döneminde Atatürk dönemindeki gibi halk-devlet seçkini aynı isim üzerinde bu denli uzlaşamayacaktır.

- İsmet İnönü (11 Kasım 1938-22 Mayıs 1950): İnönü’nün cumhurbaşkanlığı 2. Dünya Savaşı’nın patlak verdiği döneme rastlamaktadır. İnönü, Türkiye Cumhuriyeti’nin savaş dışında kalması için yoğun bir çaba sarf etmiş, savaşın sonucu az çok belirginleşene dek tarafsızlığını muhafaza etmiştir. Bu dönemde modern ve batılı standartlara ulaşma arzusunun uzantıları toplumsal alana sirayet ettirildi ve çalışmalar bu yöne kaydırıldı. İnönü’nün demokratikleşmeye hız kazandırdığı bir gerçektir.
- Celal Bayar (22 Mayıs 1950-27 Mayıs 1960): Asker kökenli olmaması yeni rejimin kurucuları arasında onu farklı kılmaktadır. Celal Bayar’ın da tıpkı Atatürk ve İnönü gibi Cumhurbaşkanlığı görevi süresince aktif olduğu yadsınamayacak bir gerçektir. Bayar, 27 Mayıs 1960 ihtilali nedeniyle görev süresi dolmadan görevinden uzaklaştırılan ilk ve tek cumhurbaşkanı olarak Türk siyasi tarihine geçti.
- Cemal Gürsel (26 Ekim 1961-28 Mart 1966): Darbe lideri olmasına rağmen Cemal Gürsel, ülkeyi aktif olarak yönetme gibi bir arzu içinde değildi. Aksine bir an önce yönetimi sivillere devretmenin gerekliliğine inanıyordu. Yalnız ordu kademeli olarak yönetimi sivillere bırakırken rejimi, daha da önemlisi yapılmış olan darbeyi güvence altına almak istiyordu. Gürsel, süresi dolmadan Meclis kararıyla görevine son verilen tek Cumhurbaşkanı olmuştur.
Cevdet Sunay (28 Mart 1966-28 Mart 1973): 27 Mayıs İhtilalinden sonra Genelkurmay Başkanlığı’na atanan Cevdet Sunay, cumhurbaşkanı adayı olabilmek için bu görevden kendi isteğiyle ayrılışına dek bu görevi sürdürmüştür. Altı yıl gibi bir süre boyunca bu görevde kalmasından askerlerce sevilen ve güvenilir bulunan birisi olduğu çıkarılabilir. Siyasiler üzerinde de güvenilir bir etki bırakmış olmasını 27 Mayıs sonrasında Silahlı Kuvvetler içinde gelişen diğer darbe girişimlerinin engellenmesinde rol oynamasıyla ilişkilendirmek mümkündür. Bu nedenle Gürsel’in sağlık sorunları nedeniyle cumhurbaşkanlığı makamını boşatlmasının ardından Sunay hem ordunun hem sivillerin itiraz etmeyeceği bir isim olarak ortaya çıkmıştır.
- Fahri Korutürk (6 Nisan 1973-6 Nisan 1980): Gelmiş geçmiş en sembolik ve siyaseten pasif Cumhurbaşkanıdır. Korutürk, Anayasa’da lafzen geçen yetkileri haricinde inisiyatifi eline hiç almadı.
Kenan Evren (12 Eylül 1980-8 Kasım 1982 Devlet Başkanı, 9 Kasım 1982- 9 Kasım 1989 Cumhurbaşkanı): Türkiye Cumhuriyeti’nin Meclis tarafından değil de doğrudan halk oylamasıyla göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı olma vasfını kazandı. Yine de Evren’in adaylığının Anayasa ile birlikte halk oyuna sunulmuş olması ve de başka bir adayın yer almaması Evren’in tam anlamıyla halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olduğunu söylememizi mümkün kılmamaktadır. Evren, Cumhurbaşkanları için belki de konuşmayı en çok sevenlerdendi. Görevi süresince ülkenin çeşitli yerlerine gezintiler yapmaya ve her fırsatta halka seslenmeye özel bir önem verdiği bilinmektedir. Silahlı Kuvvetler mensuplarının hemen hemen tamamında gözlenen siyasetçiye ve siyasi partilere olan güvensizlik anılarından okuduğumuz kadarıyla Evren’de had safhadadır.
- Turgut Özal (9 Kasım 1989-17 Nisan 1993): Özal, Cumhurbaşkanlığını Başbakan iken gerçekleştiremediği pek çok projesini hayata geçirebilmek için bir fırsat olarak değerlendirmişti. Bu da onun Cumhurbaşkanlığını Anayasal statü çerçevesinde algılamaktan ziyade kendi siyaset anlayışı ekseninde gördüğünü göstermektedir. Cumhurbaşkanlığı, Özal için başbakanlığının bir devamı mahiyetindeydi, yer değişikliği yapmış olmasının dışında bir farklılığı yoktu. Özal, Başbakanlığa sadece görünürde devam etmiyordu. Ekonomi ile ilgili meselelerde düzenli brifingler almayı sürdürdüğü gibi bürokratlar üzerinde etki alanı kurmaya da devam ediyordu. Hatta kendine alternatif politikalar üretmek amacıyla uzmanlardan oluşan bir danışma ekibi bile kurduğu biliniyordu. Özal bir yandan da hükümeti yönlendirmeye de çalışıyordu. Özal devletin başı olmaktan ziyade cumhurun başı olmayı tercih etmiştir. Çankaya Köşkü’nü halktan kopuk, soyutlanmış bir üst makam olmaktan çıkarmıştır. Her fırsatta halkın arasına karışması, askeri şortla selamlaması, sanatçılarla kol kola şarkılar söylemesi, mütedeyyin kişiliğini gözler önüne seren pratikler sergilemesi Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığını bambaşka bir kimliğe taşımıştır.
Süleyman Demirel (16 Mayıs 1993-16 Mayıs 200): Süleyman Demirel zamanında çokça eleştirdiği Özal gibi yıllarca liderliğini üstlendiği parti hükümetteyken bu makamda bulunmanın zorluklarını yaşamak durumunda kalmıştır. Başbakanlık dönemleri askeri müdahalelerle geçen Demirel’in cumhurbaşkanlığı da ordu-sivil ilişkilerinin problemli olduğu bir döneme denk geldi. Demirel’in 28 Şubat sürecini engelleyemediği açık da olsa müdahalenin görünürde anayasal çerçevede kalmasını sağlaması bir başarı olarak nitelendirilebilir. Demirel cumhurbaşkanıyken bile bırakmadığı aktifliğini halen sürdürmektedir.

Ahmet Necdet SEZER
Ahmet Necdet Sezer
16 Mayıs 2000 - 28 Ağustos 2007
13.9.1941 tarihinde Afyon'da doğdu.
1958 yılında Afyon  Lisesi'nden 1962'de  Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.  Aynı yıl   Ankara Hakim adayı olarak göreve başladı.
Askerliğini Kara Harp Okulu'nda Yedek Subay olarak yaptı.
Sırasıyla; Dicle Yerköy Hakimlikleri ve Yargıtay Tetkik Hakimliği görevlerinde bulundu. Medeni Hukuk alanında 1977-1978'de Ankara Hukuk Fakültesinde yüksek lisans (master) öğrenimi yaptı. 7.3.1983 tarihinde Yargıtay üyeliğine seçildi.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi üyesi iken Yargıtay Genel Kurulu'nca belirlenen üç aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından 27.9.1988 tarihinde Anayasa Mahkemesi asıl üyeliğine atandı. 6 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesi Başkanı seçildi. Evli ve 3 çocuk babasıdır.
Abdullah GÜL
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül
1950               
Kayseri’de doğdu.
1971
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu.
1983
İstanbul Üniversitesi’nden Doktora aldı. Exeter ve Londra’da lisan ve Doktora programlarına katıldı.
1980 - 1983
Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nün kuruluşunda çalıştı ve İktisat dersleri verdi.
1983 – 1991
Cidde İslam Kalkınma Bankası’nda (IDB) iktisat uzmanı olarak görev yaptı.
1991
Uluslararası İktisat dalında Doçent oldu.
1991
Refah Partisi’nin Kayseri Milletvekili olarak Parlamento’ya girdi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yaptı.
1993
Refah Partisi’nin Dışişlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine seçildi.
1995
İkinci kez Refah Partisi Kayseri Milletvekili olarak seçildi. Dışişleri Komisyonu üyeliği görevini yürütmeye devam etti.
1996 – 1997
54. Hükümette, Devlet Bakanlığı ve Hükümet Sözcülüğü görevlerinde bulundu.
1999
Fazilet Partisi’nden Milletvekili seçilmesi ile üçüncü dönemi olarak Parlamento’ya girdi.
1992 – 2001
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Üyesi oldu ve Konsey’in Kültür, Tüzük, Siyasi ve Ekonomik Kalkınma Komitelerinde çalıştı.
2001
Avrupa Konseyi’ndeki çalışmalarından dolayı kendisine “Pro merito” madalyası ve Konsey’in sürekli “Onursal Üyesi” ünvanı verildi.
Ağustos 2001
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti)’nin Kurucular Kurulu üyesi olarak partinin kuruluşunda aktif rol aldı.
Adalet ve Kalkınma Partisi Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve NATO Parlamenterler Meclisi üyesi görevlerini üstlendi.
16 Kasım 2002
Başbakan olarak göreve atandı.
18 Kasım 2002
Türkiye Cumhuriyeti’nin 58. Hükümeti’ni kurdu.
14 Mart 2003
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak atandı.Evli, üç çocuklu
28 Ağustos 2007
TBMM tarafından Türkiye’nin 11.Cumhurbaşkanı olarak seçildi ve göreve başladı.


Vekâleten Cumhurbaşkanı Olanlar Abdülhalik Renda (10 Kasım 1938 - 11 Kasım 1938) Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatıyla 1 günlük vekâleten cumhurbaşkanlığı yaptı.
Cemal Gürsel (27 Mayıs 1960 - 21 Ekim 1961) 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra "devlet başkanı" ünvanıyla hizmet verdi.
Tekin Arıburun (28 Mart 1973 - 6 Nisan 1973) Dönemin Cumhuriyet Senatosu Başkanı. Fahri Korutürk'ün seçiminden önce görev yaptı.
İhsan Sabri Çağlayangil (6 Nisan 1980 - 12 Eylül 1980) Dönemin Cumhuriyet Senatosu Başkanı. Cumhurbaşkanlığı için yeterli oy alan bir aday olmadığı için vekaleten görev yaptı.
Kenan Evren (12 Eylül 1980 - 9 Kasım 1982) 1980 darbesinden sonra "devlet başkanı" ünvanıyla hizmet verdi.
Hüsamettin Cindoruk (17 Nisan 1993 - 16 Mayıs 1993) Dönemin TBMM Başkanı. Turgut Özal'ın ölümüyle görevi vekâleten devralmıştır.

Destek ve hareket sisteminin sağlığını olumlu ve olumsuz etkileyecek davranışların listesi


OLUMSUZ HAREKETLER
1-Tek kolla yuk kaldırmak
2-Kambur durmak
3-Dizleri bukmeden yuk kaldırmak
4-Dik yurumemek
5-Yetersiz ve dengesiz beslenmek
OLUMLU HAREKETLER
1- Dengeli beslenilmelidir.
2- İskelet ve kasların gelişmesi için yaşa uygun spor yapılmalıdır.
3- Kemiklerin ve dişlerin gelişmesi için kalsiyum ve fosfor içeren (et, süt, yumurta ve peynir gibi) besinlerle birlikte D vitamini alınmalıdır. (D vitamini eksikliğinde çocuklarda raşitizm, büyüklerde osteomalizi denilen kemik erimesi hastalığı oluşur).
4- Kemiklerin gelişmesi için yeterince (D vitamininin görev yapabilmesi için) güneş ışığı alınmalıdır.
5- Sivri burunlu, dar ve yüksek topuklu ayakkabılar giyilmemelidir.
6- Ağır yük taşınmamalıdır.
7- Aşırı kilolardan ve spordan kaçınılmalıdır. (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur).
8- Duruş ve oturuş biçimlerin dikkat edilmelidir. (Sandalyeye dik oturulmalıdır, kambur durulmamalıdır). (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur).
9- Dik yürünmelidir.
10- Yük taşınırken veya kaldırılırken dengeli (iki elle) tutulmalıdır. (Çanta tek omuzda taşınmamalıdır, yükler dizleri bükmeden kaldırılmamalıdır). (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur).
11- Kasların güçlenmesi için protein içeren besinler alınmalıdır.
12- Kırık, çıkık ve burkulmalarda (çıkıkçıya ve kırıkçıya değil) doktora gidilmelidir.

NOT : 1- D vitamini eksikliğinde çocuklarda raşitizm, büyüklerde osteomalizi denilen
kemik erimesi hastalığı oluşur.
2- Hareketsizlikten dolayı eklem yerlerinde kireçlenme ve buna bağlı olarak ağrılar yani romatizma hastalığı oluşur.
3- Tetanos bakterisi, istemsiz kasılmalara yol açar. Tetanos iğnesi yaptırılmalıdır.
4- Ani bir darbe ya da zorlamalarda kemikler kırılabilir. Kırıklar genelde kemiğin zarar gören kısmı alçıya alınarak tedavi edilir.
Teknolojiye bağlı olarak platin çubuklarla kemiklerin kaynaştırılması, doku mühendisliği uygulamaları ile kırık bölgenin kemik yamalarla onarımı ile de kırılan kemikler iyileştirilebilir.
Teknolojiye bağlı olarak geliştirilen uygulamalardan biri de protez kullanımıdır. Engelli kişiler protez kol veya bacak sayesinde günlük yaşantılarına devam edebilirler.

kaynak :internet

Edebiyatımızda Şiir Türleri ŞİİR TÜRLERİ 9.Sınıf Konu Anlatımı


ŞİİR TÜRLERİ
LİRİK ŞİİR:Duyguların coşkun bir dille anlatıldığı şiirlerdir. Akıldan çok hayal gücüne ,duygusallığa hitap eder.(Gurbet,ayrılık,Hasret)
Gurbet o kadar acı ki
Ne varsa içimde
Ben gurbette değilim
Gurbet benim içimde
Not:Edebiyatımızda lirik şair olarak;Fuzuli,Nedim,Yunus Emre, Karacaoğlan,Yahya Kemal, ve Ahmet Haşim’i sayabiliriz.

DİDAKTİK ŞİİR:Bir şeyler öğretmek,bilgi vermek, amacıyla yazılan duyguyu değil fikri konu edinen şiirlerdir.Fabllar didaktik şiir türlerine örnektir.
Her canlıya hak layık olan cevheri verdi
Tırtıl iki diş bulsaydı bütün ormanı yerdi
Şayet kediler haftada bir gün uçsaydı
Dünyadaki bütün serçelerin nesli tükenirdi
Not:Edebiyatımızda didaktik şair olarak Nabi, Tevfik Fikret,M. Akif ve Mehmet Emin Yurdakul vardır.

PASTORAL ŞİİR:Kır ve tabiat güzellikler,inin konu edildiği şiirlere denir.
Tabiat hayatı ,çoban hayatı sade süsten ve özentiden uzak bir dille anlatılır.
Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burada
Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda
Sunam’ın başka köye gelin gittiği akşam
Not:Pastoral şiir türünde şiir yazan şairlerimiz Kemalettin Kamu,Faruk Nafiz bu türde şiirler yazmıştır.Abdülhak Hamid’in Sahra ‘sı bu türde yaxzılmış şiirleredendir.

EPİK ŞİİR:Kahramanlık ve yiğitlik konularını işleyen şiir türüdür.Epik şiirde olağanüstü olaylar ve kahramanlıklar dikkat çekici özelliklerdir.
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Ak Tolgalı beylerbeyi haykırdı:İlerle
Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle
Not:Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Üç Şehitler Destanı bu türe örnek verilebilir

SATİRİK ŞİİR:Toplum hayatındaki bozuklukların,insan hayatındaki zaafların güldürü unsuru katılarak dile getirildiği şiir türüdür.Divan şiirindeki hicivler ve halk edebiyatındaki taşlamalar bu türün örneklerindendir.Günümüzde de yergiler bu türdendir.

Adalet kalmadı hep zulüm doldu
Geçti şu baharın gülleri soldu
Dünyanın gidişi acayip oldu
Koyun belli değil,kurt belli değil
Not:Edebiyatımızda Şeyhi,Bağdatlı Ruhi,Nef’i, Ziya Paşa,Neyzen Tevfik ve Şair Eşref bu türde şiir yazan şairler arasındadır.

Türkiye Coğrafi Bölgeler Haritası (ayrıntılı illerinide gösteren harita)




Haritanın üzerine tıkladığınızda haritanın boyutları büyümektedir.Haritanın üzerine tıklayınız.
alıntı

MEŞHUR TÜRK YEMEKLERİ NELERDİR?




Türkiye, yemek çeşitleri bakımından oldukça geniş bir kültüre sahip bir ülkedir. Akdeniz mutfağının kendine has tadları vardır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz kendine özgü çiğ köfte ve kebapları başta olmak üzere çok çeşitli bir yemek kültürüne sahip olduğu gibi Karadeniz Bölgesi’nin mısır ekmeği ve hamsili yemek çeşitleri bulunmaktadır. Böylesine çeşitli yemek kültürüne sahip ülkemizde bazı yemekler kendi yörelerinin dışında da tanınmış ve herkes tarafından bilinen ve aranan lezzetler olmuşlardır.


Türkiye’nin meşhur yemekleri denince ilk akla gelenlerden bazılarını yazalım: Mantı, güveç, menemen, yaprak sarması, kuru fasulye yemeği, pilav, imambayıldı, kadınbudu köfte, karnıyarık, tas kebabı, iskender kebap, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya özgü olup bütün Türkiye’nin tanıdığı bir yiyecek olan çiğ köfte, tarhana çorbası…




Mantı yapımı, hem hamurunun, hem de hamurunun içine konulacak harcın hazırlanması ile oldukça zahmetli bir iştir. Hamur sertleşme kıvamına gelince hamur tahtası üzerinde bezelere ayrıldıktan sonra oklava ile açılır. Sonra açılan yufka küçük kareler halinde kesilir ve içerisine baharatlı et ya da kıyma konarak bükülür. “Mantı doldurma” denilen bu işi, kadınlar dayanışma halinde, birkaç kişi birlikte yaparlar. Daha sonra mantılar kaynamış suya atılır ve bir müddet pişirilir. Mantılar dişe yapışmayacak şekle gelince ateşten indirilir. Kevgirden süzülür ve bir kaba boşaltılır. Ayrıca tava içinde yağ ile salça ve bir miktar suyun ilavesiyle meydana gelen karışım mantının üzerine dökülür. Sarımsaklı yoğurt ve sumak ilave edilerek yemeye hazırlanmış olur.


Güveç, adını içinde pişirildiği toprak güveçten alan bir yemek çeşididir. Toprak güveçlerde, özellikle yaz aylarında sebzeden yapılan bir yemektir. Ana malzemesini, patlıcan, domates, biber, sarımsak ve et oluşturur. Buna patates ilave edildiği de olur. Bunlar katlar halinde döşendikten sonra fırına ya da ocağa verilir.


Menemen, genelde ana malzemesi yumurta, domates ve yeşil biber olan, yapılması çok basit olan bir başka meşhur Türk yemeğidir. Tavada pişen biber ve domatesin üzerine yumurta kırılarak yapılır. Farklı malzemeler ve baharatlar kullanılarak menemeni çok farklı tadlara sokmak mümkündür.


Yaprak sarması, asma yapraklarının içine başta pirinç olmak üzere harç konularak sarılması ile yapılır. Taze yapraktan yapılabileceği gibi salamura yaprakla da yapılabilir. Bayramlarda olmazsa olmaz Türk yemeklerindendir. Sarmaların ince olması, yapan kişinin maharetini gösterir.


Tarhana, yöresel olarak farklılıklar içerse de genelde muhteviyatı itibariyle, tuz, yoğurt, un, soğan ve içerir. Kırmızı biber haşlanır, soyulur, soğan kavrulur, un ve suyu alınmış yoğurtla hamur tutulur. O hamur bir müddet bekletilir. Bekletilen hamur ilk önce büyük parçalar halinde serilir, kurutulur, ardından elle ovularak, kalburdan elenerek toz haline getirilir. Özellikler kış aylarında toz halindeki tarhana suda kaynatılarak tarhana çorbası yapılır. Meşhur çorbalarımızın başında gelir.


Çiğ köfte, değişik usullerde yapılabilir. Malzemesi genel olarak ince bulgur, domates salçası, biber salçası, kimyon, karabiber, soğan, isot, yeşillik ve limondur. Etli veya etsiz yapılabilinir. Malzemelerin iyice karılıp sonuçta sıkıştırılıp köfte şekli verilmesiyle yapılır. Pişirilmeden yendiği için çiğ köfte adını almıştır.

Karnıyarık, patlıcan, kıyma, soğan, domates ve sivri biberle yapılan bir yemek türüdür. Patlıcanlar önce hafif kızartılır. Sonra içleri açılmış patlıcanın orta kısmına diğer malzemeler yerleştirilir. Fırında yapılması daha uygundur. İmambayıldı da karnıyarık gibi benzer malzemelerden yapılır ama imambayıldı soğuk yenilir.


İskender kebap, basit tarifle dilim dilim kesilmiş pidelerin üzerine konulan dönerin, salça sosu ve yoğurtla sunulan halidir.


Meşhur Türk yemekleri arasında pilavların yeri ayrıdır. Pirinç ve bulgur pilavı en çok yapılanlarıdır. Pirinç pilavı bir çok yemeğin yanında beraber yenilebildiği için sofralarımızda en sık yapılan yemeklerdendir.
alıntı 

Çöplerdeki demir atıklarının ayrılmasında hangi yöntem kullanılıyor olabilir?Bu tür karışımları ayırabilmek için demirin hangi özelliğinden yararlanılır?Ev,okul vb. yerlerdeki çöplerin ayrılması ile ilgili neler yapılabilir?


*Çöplerdeki demir atıklarının ayrılmasında hangi yöntem kullanılıyor olabilir?Bu tür karışımları ayırabilmek için demirin hangi özelliğinden yararlanılır?
*Ev,okul vb. yerlerdeki çöplerin ayrılması ile ilgili neler yapılabilir?

 Demir içeren atıklar çöplerden şu şekilde ayrıştırılmaktadır:Demir mıknatıslardan etkilenmektedir.Fakat plastikten,camdan ve tahtadan yapılmış maddeler ve gıdalar mıknatıstan etkilenmezler.Bu yüzden demir ve demir içeren atıklar dev mıknatıslar kullanılarak  çöplerden ayrıştırılmaktadır.
 Bilinçli bir birey olarak çöplerin geri dönüşümünü kolaylaştırmak amacıyla evdeki ve okuldaki plastikleri, camları,kağıtları,metalleri ayrı ayrı poşetlere koymalıyız.Eğer geri dönüşüm çöp kutuları varsa bu kutulara cam ve plastikleri atarak Türkiye ekonomisine katkıda bulunabiliriz.

Popüler Yayınlar